Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi’nde, Van Gölü’nde kirliliğin tespitine yönelik başlatılan çalışmada, göle atılan plastiklerin inci kefallerini de tehdit ettiği tespit edildi. Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ataman Altuğ Atıcı, “Yaptığımız çalışmada inci kefallerinin sindirim sistemleri incelendi, mide ve bağırsaklarında yüksek miktarda mikroplastik bulundu. Balık tüketiminin olduğu bölgede bu durum insanlara da zarar verir” dedi.
Van Gölü’nde kirlilik oranını belirlemek ve önlemek için YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ataman Altuğ Atıcı başkanlığında, Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fazıl Şen ve Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Sepil’in yer aldığı projeyle gölde bir yıl önce çalışma başlatıldı. YYÜ’ye ait gemiyle yapılan çalışmalarda, gölün dibinde yüksek miktarda atık plastikler tespit edildi. Dünyada sadece Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşayabilen inci kefalinin yaşam alanlarında yapılan çalışmalarda ise gölün dibinde 5 milimetreden az mikroplastikler tespit edildi. Balığın, plankton yerine zaman zaman bu mikroplastikleri yuttuğu da analizlerde ortaya çıktı.
‘Van Gölü’nde ciddi anlamda plastik atık var’
YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ataman Altuğ Atıcı, Van Gölü’nde ciddi anlamda plastik atık tespit ettiklerini söyledi. Çalışmalarında elde edilen mikroplastikleri analiz ederek onun ne tür bir malzemeden ayrışabileceğini tahmin edebildiklerini kaydeden Doç. Dr. Atıcı, “Diğer önemli sorun ve asıl konumuz ise mikroplastik yoğunluğunun fazla olduğu Van Gölü’nde yaşayan inci kefallerinin mikroplastikle kontamine olmasıdır. İnci kefallerinin beslenme özelliğine bakıldığında ‘plankton’ adını verdiğimiz, gölün yüzey sularında yayılım gösteren küçük boyutlu canlılar oluşturmaktadır. Bununla birlikte mikroplastikler hafif ve yüzücü özelliğinden dolayı, planktonik canlılar ile aynı bölgede yayılım göstermektedir. Bu çalışmayla inci kefalleri, Van Gölü’nde en çok avcılığı yapılan Van Körfezi ve Dağönü açıklarından temin edilmiş ve daha sonra fakülte laboratuvarımıza getirilmiştir. Çalışma sonucunda inci kefallerinin, planktonla birlikte aynı boyutta olan mikroplastikleri de ayırt edemeyerek yuttukları belirlenmiştir. Çalışma kapsamında inci kefallerinin sindirim sistemleri incelenmiş, mide ve bağırsaklarında yüksek miktarda mikroplastik bulunmuştur (birey başına ortalama 34 ± 13 adet mikroplastik). Bulunan bu yüksek miktar dışında kimyasal madde içeren mikroplastikler inci kefallerinin sindirim sisteminde çözünmeye uğrayarak toksik etkilerini inci kefallerinin bünyesine geçirebilmesi tehdidi de bulunmaktadır. Yani sevilerek tüketilen inci kefalleri, insan sağlığı açısından tehdit oluşturabilmektedir. Van Gölü’ndeki plastik kökenli kirletici kaynaklar, göldeki ve kıyılardaki turizm faaliyeti, akarsularla taşınan plastik malzemeler, balıkçılık faaliyetleri. Yapılan bu çalışmalar mikroplastikle ilişkili önemli bilimsel dergilerde makale olarak yayımlanmıştır. Tandırda geleneksel yöntemle pişirilen inci kefallerinin tüketimi sırasında iç organlarının çıkarılmasıyla mikroplastiklerin et dokusuna bulaşma riskinin bulunması da dikkat edilmesi gereken bir konudur” dedi.
‘Doğaya karışabiliyor’
Plastik ve diğer ürünlerin kapalı ekosisteme sahip Van Gölü’nü kirlettiğini de anlatan Doç. Dr. Atıcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gölü besleyen akarsular mevcutken, gölden çıkış yapan bir akarsu bulunmamaktadır. Göle dökülen akarsuların büyük bir kısmı yerleşim yerlerinden geçerek, Van Gölü ile buluşmaktadır. Yerleşim yerlerinin kirletici yükünü ne yazık ki Van Gölü taşımaktadır. Van Gölü’nde Çarpanak Adası, Çitören, Üniversite kıyısı, Van İskelesi, Edremit, Gevaş, Dereağzı Altınsaç, İnköy ve Deveboynu bölgelerini içeren ‘Van Körfezi’ diye adlandırdığımız bu alanda, fakültemize ait araştırma gemimizle yaptığımız yüzey suyu taramalarında yüksek seviyede mikroplastik tespit edildi. Mikroplastik sucul ortamlara doğrudan girebildiği gibi; daha büyük plastiklerin parçalanması sonucu dolaylı olarak da dahil olabilmektedir. Yani, çevredeki mikroplastik kaynakları birincil (direkt olarak mikroplastikten üretilen) ve ikincil (daha büyük plastiklerin parçalanması sonucu oluşan) kaynak olarak sınıflandırılmaktadır. Evsel ve sanayi kullanım için küçük boyutta üretilen birincil mikroplastikler; duş jeli, yüz temizleyiciler, diş macunu, göz farı, deodorant, maskara, fondöten gibi makyaj ürünleri, güneş kremi, saç boyası bebek ürünleri, böcek kovucular içerisinde mevcuttur. Bu tip mikroplastikler kanalizasyon ve atık su sistemleriyle doğaya karışabilmektedir. Kimyasal, fiziksel ya da biyolojik süreçler büyük plastik parçaların parçalanmasına sebep olabilmektedir. Yüksek UV ışığı, dalga hareketleriyle fiziksel aşınma ya da oksijen mevcudiyeti gibi faktörlerle büyük boyuttaki plastikler parçalanarak ikincil mikroplastik oluşumuna neden olabilmektedir. Bu tür mikroplastik çalışmalarında elde edilen mikroplastikleri analiz ederek onun ne tür bir malzemeden ayrışabileceğini tahmin edebilmekteyiz. Yani analiz sonucuna göre bu mikroplastiğin, plastik bir su şişesinden mi, deterjan kabından mı, tekstil ürününden mi, yoksa bir araba lastiğinden mi ayrıştığını söyleyebiliyoruz. Bu da bize Van Gölü’ne ne tür plastik içerikli kirleticilerin karıştığı hakkında bilgi sunmaktadır.” (DHA)