EDİRNE’nin Lalapaşa ilçesi Vaysal köyünde, tamamı ormanda ve su kaynağına 400 metre mesafede yapılması planlanan kalker ocağı projesi için verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararına itiraz eden köylüler, 2 kez yürütmeyi durdurma kararı aldırdı. Firmanın, eksiklikleri giderdiğine dair hazırladığı raporla başvurduğu valilik, ‘ÇED gerekliği değildir’ kararı verdi. Karar üzerine köylüler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’ne iptaline yönelik 3’üncü kez itiraz dilekçesi verdi.
Lalapaşa ilçesi Vaysal köyünde kalker ocağı bulunan işletmenin başvurusu üzerine, tesisin kapasite artışı için Edirne Valiliği ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’ kararı verdi. Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, kararın iptaline yönelik açtığı davayı kazandı. Bunun üzerine firma, bu kez bölgede ikinci bir tesis açmak için başvuru yaptı. Firmanın Edirne Valiliği’nden aldığı ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptaline yönelik yeniden açılan davada da İdare Mahkemesi, ÇED kararını iptal etti. Firmanın başvurduğu Danıştay 4’üncü Dairesi de mahkemenin kararını onayıp, başvuruyu reddetti. Firma ardından, aynı yer için yeni bir dosya hazırlayarak, mahkemenin gördüğü eksikliklerin giderildiğini belirterek, Edirne Valiliği’ne ÇED başvurusunda bulundu. Valiliğin, ‘ÇED gerekliği değildir’ kararı vermesi üzerine köylüler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne giderek karara yönelik itiraz dilekçelerini verdi.
‘ARTIK NEREYE BAŞVURACAĞIMIZI ŞAŞIRDIK’
Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı İbrahim Karapoyraz, daha önce ÇED süreci iptal edilen yer için yeniden başvurulması ve ‘ÇED gerekli değildir’ kararının çıkmasına şaşırdıklarını belirtti. Karapoyraz, “Hukuka ve bilime saygı gösterilmesini ve kazanmış olduğumuz davaların sonuçlarına uyulmasını istiyoruz. Zaten kazandığımız davadaki aynı projeye yeniden ‘ÇED gerekli değildir’ kararı veriliyor. Artık nereye başvuracağımızı da şaşırdık, valiliğe mi nereye gideceğiz? Tek yapabildiğimiz buraya gelip, dilekçe vermek, başka yapacağımız da bir şey yok. Hukuki olarak zaten kazanıyoruz. Bilimsel olarak zaten zararı kanıtlanmış, daha bir şey diyemiyorum. Artık yeniden dava gerekiyorsa yeniden dava açacağız” dedi.
‘SU KAYNAKLARININ TAM ÜSTÜNDE FAALİYET GÖSTERİYORLAR’
Kooperatif ortaklarından Naif Özdoğan da 2007 yılında bölgede faaliyet gösteren taş ocağından dolayı hayvancılık başta olmak üzere, bitki örtüsü ile yaşam alanlarının zarar gördüğünü belirtti. Özdoğan, “Hayvancılığımız darbe almaya başladı, köyümüzü idare eden iki su kaynağı vardı, üçüncü kaynağı açtık ama artık o da köyümüzü idare etmez oldu. Daha aşağıdaki köylerden, köye su pompalamak durumunda kaldık. Süloğlu’nu besleyen bütün su kaynakları bizim köyümüzden çıkıyor. Ayrıca bizim bölgemizde üretilen balımız vardı, A kalite bir meşe balıydı, bitki örtüsü vardı, ada çayı, kır çayı, keklik otu vardı. Bunların en çok olduğu bölgelerde ve tam su kaynaklarının beslediği bölgenin üzerinde taş ocakları faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla burada üretilen ürünlerin kalitesinde düşüklük yaşanmaya başladı. Hayvancılıkta artık o bölgeden balya dahi alıp, kullanamıyoruz. Yollarda da güvende değiliz. Kamyonların tonajı bile denetlenmiyor” diye konuştu.
‘KÖYDE YAŞAMA ŞANSIMIZ KALMIYOR’
Taş ocağı faaliyetlerinden evlerinin de zarar gördüğünü anlatan Özdoğan, “Binalarımızda da çatlaklar oluşuyor. Bu sene kurak da geçiyor, önümüzdeki günlerde daha büyük sıkıntılar yaşayacağımızdan köyde artık yaşama şansımız bile kalmıyor. Bu ocakların aşırı faaliyetlerinden dolayı aşırı gürültü kirliliği de başladı, çok mağduruz. Bu bölge için açtığımız davaları sürekli olarak kazandık, faaliyetleri durduruldu. Bilim kurullarının verdiği raporlara göre de faaliyet yapmamaları gerekirken şimdi daha da genişlemek istiyorlar. Zaten halihazırda çalışmaya da başladılar” dedi.